Yazan: Bülent Akyürek
Yazı Kaynağı & Alıntı: Dünyabizim.com
Bülent Akyürek’in “İçinizdeki öküze Oha Deyin” kitabından bir alıntı: Kişisel Gerileyiş Manifestosu
KİŞİSEL GERİLEYİŞ MANİFESTOSU
1- Kişisel Gelişim Şeytanları, Kuran”ı tersten okuyup yorumlayarak modern dünyanın yeni dini olmaya çalışıyorlar. Kuran “Yalnızca Allah”a güvenin, kibre kapılmayın, hiçbir şey elinizde değildir, kader değişmez…” diyor. Kişiliksiz Gelişimciler ise “Kendinize, yeteneklerinize, güzelliğinize, içinizdeki deve inanın…” diyerek Kuran”ı tersten yorumlayıp para kazanıyorlar. Kuran-ı Kerim ayetlerinin mükemmelliğini yıkamayınca, tersten yollara başvurarak gayelerine erişmeye çalışıyorlar.
2- Yabancı dillerden çevrilen kişisel gelişim kitaplarının, bizim kültürümüze ve insanımıza uygunluğuna bakılmadan bolca reklamı yapılarak okutturuluyor.
Çevrilen kitapları okuyup özümseyenlerin, bizim ülkemizde sevilen değil, nefret edilecek adamlar olacaklarını bilmiyorlar mı! “İçindeki Devi Uyandır, İçindeki Tüccarı Fişekle vs…” kitaplarının binlerce benzeriyle içimizin şeytanlarını serbest bırakanlara inat, bir Allah”ın kulu da çıkıp; “İçinizdeki Mümini, dervişi uyandırın!” diyemedi! Sabahları uyanır uyanmaz tüm dünyaya av hayvanı gibi bakan, kazanmaya kilitlenmiş, para avcısı insanlar topluluğuyla nasıl birlikte yaşayacağız!
Bunlara nasıl “Çüş!” diyeceğiz, kim diyecek! “Milli Çüş Hareketi”ni başlatmakta ne kadar gecikmişim yeni anlıyorum ve bin dört yüz yıl öncesine gidip kaldığımız yerden devam edersek, kaybettiğimiz yüzyılları geri kazanacağımızı sanıyorum…
3- Kişisel gelişim; insanı ürün haline getiriyor, onlara bir tüketim nesnesi olarak bakıyor, hepimize kendi kendimizi pazarlayan adamlar olmamızı öğretiyorlar. Sakın, bizi eşrefi mahlukat makamından alıp pazarlanacak mal konumuna getiren şey kişisel gelişim dinini kuran, şeytan olmasın! Müslümanlar olarak bu dili biliyoruz, bu isteklerin kimin istekleri olduğunu anımsıyoruz, öldürmeye çalıştığımız nefsimizi ayağa kaldırmaya çalışanın kim olabileceğini bulmak zor değildir sanırım!
4- İnsanlara ilk aşama olarak dünyayı; yani doğal olarak evi; arabayı, makamı, kadını, erkeği, parayı, gücü, kariyeri sevdirip ardından da bunlara ulaşabilmenin binlerce sapık yolunu öğretiyorlar.
5- Modern dünya kimsenin pısırık ve tembel olmasını istemiyor oysa; tembel ve pısırık kişi, Allah”ın kaderine razı olmuş mübarek bir adamdır.
6- Kişisel gelişimcilerin “Bir şeyi çok iste ki olsun, evrene titreşim gönder ki dünya senin için organize olsun.” ayetlerine inat, ben; ileriye atılan bir insanın, ebediyen kazandığını görmedim. İleriye dönük adımlar attığınız andan itibaren, bütün tabiat örgütlenip sizi durduracaktır, çünkü hayrını istemeden nefsani isteklerle ileriye atılmış her adım başka birinin hareket alanını kısıtlar, dengeler değişir, birilerini silahlandırır. Besmelesiz her adım, tabiatın ve kişisel kazalarımızın dengelerini sarsar.
7- Tecrübe; insanın eşya, nesne ve varlıklara dokunarak, onları hayatına katıp çıkarımlar yapmasıdır. Binlerce yıldır dokunarak uğruna ruhumuzu kirlettiğimiz varlıkların kalıcı olmadığını gördüğümüz halde, maddede direniyor olmamız, insanoğlunun akıl ve tecrübe açısından iki adım ilerleyemediğini göstermiyor mu! Dünyayı, her saniye büyük bir felâketten, kötü elektrikten, aksiliklerden kurtarıp evrenin ömrünü uzattığını sananlar, ileriye koşan girişimciler değil, takvayla başını eğerek oturmasını becerenlerdir.
8- Durmak, beklemek; kabullenmektir. Kabullenmek muhabbet ve rıza ister. Durmak ve akıbetini beklemek rıza makamına ulaşabilmiş derviş ruhlu insanların işidir. Durmak, yaratanın işlerine burnunu sokmamaktır. Rekabet duygusu arttığında insan, karakterini serbest bırakır ve artık düşünmez, ayrım yapmaya çalışmaz, haya etmez, hayvanlaşır.
9- İleriye doğru bir adım atmak enerji kaybıdır, daha sonra kaybettiğimiz enerjiyi yerine koymak için çalışmamız gerekir ama kapitalist düzende hiçbir zaman çalışmamızın karşılığı bize kaybettiğimiz enerjiyi telafi ettirecek kadar geri dönmez, yani; çalıştıkça yoksullaşırız, etimiz, kemiğimiz erir.
10- İçindeki Devi Uyandırmış Cüceler Devleti”nin zavallı bireyleriyiz. En tehlikeli yanımız budur. İyi ve güzel olan her şeyi hak ettiğimize yürekten inanan insanlar olarak poza girmişken aniden gelen yıkımlar “Bana bunu yapamazlar, ben bunları hak edecek insan mıydım!” sorularını tetikler. İçimizdeki dev silahlanır, önüne gelene ateş etmeye başlar. “Ben, bu hallere düşecek adamıydım!” sorusu, sinirlerimizi bozar, kibrimizi büyütür, şeytanın ortağı yapar. Artık, kasabana geri dönsen bile “Ben, burada harcanıyorum.” nakaratı beynini kemirir.
11- Enam Suresi: “Allah”ın adı anılmayarak, besmelesiz kesilen hayvanları yemeyin.” buyuruyor. Kişisel gelişimin aç gözlü barbarları, insanlara ayakta kalmak için avlanmayı öğretirken, hiçbir kutsal değere önem vermiyorlar ve belki de bu yüzden öğretilen ilimle yapılan avlar murdar sayılacak.
12- İkinci sınıf ama helalinden bir hayatı kimse sürdürmek istemiyor. Bilmeliyiz ki tatmin ve şükür için dünyevi başarı gerekmiyor. Asıl meziyet başarısızlığa düşüldüğünde “Sabır” gösterebilmektir.
13- Kendini bilmez, kapitalist kişisel gelişimciler kaderine boyun eğenleri; kaybetmekle, çocuklarını koleje gönderememekle, tek eşle, kiralık küçük evlerle, dar geçimle, çaresizlikle korkutup alaya alıyorlar.
14- Tanrısallık iddiasında bulunan idealist kişisel gelişimciler, dünyanın ve insanların kaderlerini yönetmek gibi bir düşünce bataklığına saplanmışlardır. Onların yaydıkları güçlü olma psikozu ortalıkta binlerce Napolyon”un, İsa”nın gezinmesine yol açtı. Yüzyıl öncesinin erkeklik göstergelerinden olan kahramanlık, yerini borsada, büroda, üniversitede para veya kariyer kazanmaya bırakalı, “Başarı” kavramı gün geçtikçe genişleyip büyüyor ve sonsuz seçenekle karşımıza dikiliyor.
15- Bu hayatın, bize güzel şeyler sunmasını isterken, arkamıza dönüp “Bize tüm nimetlerini esirgemeyen Allah için neler yaptık!” diye düşünmüyoruz bile. Dünyada lüks evlerimizin olması için çalışırken, öbür tarafta çamurda kalacağımızı bile bile toparlanmıyoruz, akıllanmıyoruz. “Hayat, tadına varılmayacak kadar kısa…” diyerek tüketim duygumuzu kışkırtanlara inat “Dünyada cenneti hak edemeyecek kadar kısa kalacağız, nefes almadan, rızık uğruna kan revan olmadan sınavı geçmeliyiz, ha gayret!” demedikçe kurtulanlardan olamayız.
16- Şeytan; performans, vücut dili, kişisel gelişim ilimlerini kullanarak damarlarımıza sızıyor. Saydığımız türler, “Şeytan”ın İlmihal Kitapları” olmaya başladı. Modern Ticaret Dinleri, görüşlerini bu tarz kitaplarla yayıp tanıtıyor. “8 Dakikada İkna Sanatı” oluşturulan paralel dinlerin hidayetini açıklayabilecek cinsten değil mi! Şeytan”ın Dervişleri; kişisel gelişimciler, performans koçları, iletişim-rehberlik uzmanları kendi tasavvuflarını da konferans salonlarında izah etmeye başladılar, birkaç cesur adam bunların karşısında nasıl duracağız inanın bilemiyorum!
17- Kişisel Gelişim; karşımızda bizden beceriksiz, bizden akılsız ve yeteneksiz ama konumu ya da serveti büyük bir salağa gaz vererek övme sanatıdır!
18- Kişisel gelişimciler “İnsanlığın en temel ihtiyacı; değer verilme, önemsenmek ve kabul görmek.”tir diyorlar. Ötekilerden beklediğimiz bu şeyleri Allah”tan bekliyor olsaydık ve karşılığında hakkıyla ibadet edebilseydik kibrimiz kabarmaz, kulluğun huzurunu yaşardık.
19- Rızık adına, güçlüden ve güçten yana olmayı öğütleyen Kişisel Gelişim kitapları; kimsede şahsiyet bırakmadı. Kendinden başka kimseyi düşünmeyen insanlar yaratmayı planlayan bu papazlar, kapitalist dünyanın yeni peygamberleri gibi davranıyorlar.
20- Güçlü ve zalim insan, bizim yanımızda zayıf kalmalıdır. Onunla mazlumun hakkını alıncaya kadar savaşmamız gerekir. Niye ellerini öpelim, niçin onların yollarını temizleyelim! Biz hangi kitabın kullarıyız, Kişisel Gelişim kitapları mı yoksa Kuran-ı Kerim”in mi!
21- Yarınlarımızı düşünüp hayatımızı garanti altına almak için son nefesimize kadar çalışmak modern dünyanın en büyük kusurudur. Eskiden çocuklarımızı Kuran-ı Kerim ahlâkıyla büyütürdük. Şimdi Kişisel Gelişim kitaplarıyla büyütüyoruz. Bunun tuzağına düşmüş Müslüman aileler de var! Bir çocuk, iki farklı kitapla büyütülür mü Allah aşkına!
22- Korkmayın! Dünyevi zevk ve arzulardan vazgeçmenin, kontrolsüz adrenalinden yoksun kalmanın, hayatın neşesini ebediyen kaybetmekle hiçbir ilgisi yoktur.
23- Kendi menfaatlerine uygun olmayan her talebe hayır demek için yetiştirilmiş modern insanın inadına; nefsinin arzu ve isteklerine “Oha!” diyebilen insan, kimsenin şahit olamayacağı bir mutluluk deneyimi yaşar…Allah hepimizi nefsin karanlıklarından, insanların egolarını hayvanlaştıran “Modern Yaşam Tarzları” ndan korusun…
24- Sıradan Bir Kişisel Gelişim kitabına baktığınızda şu başlıklara rastlayacaksınız: “Mutluluk Senin Hakkın, Büyük düşün çok kazan, Neden Az İle Yetinesin, Birinci Ol Arkada Kalma, En İyi Arabalara Sen Binmelisin, Çevrenizi Yönetin Kontrol Sizde Olsun, Kaybetmek Ölümdür, Zirveye Koş, Ömür Geçiyor Bütün Zevklerden Tat, Kimseye Eğilme ve Bağlanma, Kaderine Razı Olma Sonuna Kadar Diren, Üstünlüğünü Fark Et ve Kabullendir, İnsan Kaybetmeyin Bir İş Kurduğunuzda Onlar Senin Müşterilerin Olacak, İste Başar, Uzan Kopar, Suyun Gözesinden Sen İç, Hep İsteyin, Daha Çoğuna Talip Olun vs…” Kişisel Gelişim, bütün kurgusunu, şeytanın lanetlenmiş özelliklerinden alıyor.
25- Nevrotik Kişisel Gelişimcilere göre boyun eğmek ya da başkasının önerilerine göre yön çizmek zayıflık belirtisidir. Allah”ın kendisine insan olmaktan, kulluk etmekten başka üstünlük vermediği insanlara şeytan, burunlarına kibrinden üfleyerek kendisine Kişisel Gelişimciler aracılığıyla taraftar topluyor. Şeytanın tercümanıdır onlar. Onun diliyle konuşurlar; böylece akılları çeler, gözlerinize girer, kulaklarınıza fısıldarlar. Sonunda sizi şeytanın askeri ve oyuncağı yaparlar.
26- Kişisel gelişim sektörü; vasıflı, namuslu, hakkaniyetli, işin ehli, fıkha uygun adamlar yetiştireceğine kısa zamanda voleyi vurduracak şeytani teknikleri öğretip aradan çekiliyor.
27- Kişisel gelişim kitaplarının en büyük tehlikesi, insanın nefsi istek ve arzularına yenilerek onlara hizmet etmesi, onların dilediklerini yerine getirmek için çabalayarak başka insanların yaşam haklarına kibar barbarlar gibi saldırmasıdır. İnsan ilişkilerinin ticarete döküldüğü bu çağda; kişisel gelişimciler “Dost Kazanma Sanatı” adı altında, herkese mal-mülk depolar gibi arkadaş biriktirmenin derslerini veriyorlar.
28- İnsan; düşerken, yoksullaşırken, kaybetmenin acısında çıkış yolu ararken tasavvufun öğrettiği gibi, zaman zaman varlığını inkâr ederek kurtuluş arar ama kişisel gelişim dininde birey ölümsüz ve hep kazanan olduğu için bu şansını kullanamaz, uçurumdan düşerken de bir dal arayacağına kendi gövdesine tutunup betona çakılır. Hatayı dışarıda aramak, kendi mükemmelliğine iman etmiş olmak gibi inançları da olduğundan “Kendim ettim, kendim buldum!” diyemez.
29- Olmayacak duaya amin dememek, açılmayan kapıyı zorlamamak gerek… Sana bahşedilmeyen şeyi azmederek, savaşarak, bütün yöntemleri kullanarak, ona ömür vakfederek kazandığında bil ki hepsini kaybedeceksin… Bir iş hayırlıysa, insanlığa faydası olacaksa, yaptığınız işten şeytan üzülecekse zaten gerçekleşecektir. Kaderin defterini yırtıp, kendi cümlelerinizi yazamazsınız!
30- Kafamızda “Başaracağım!” düşüncesinden başka bir şey olmadığında gözünüz kimseyi görmez, zalimleşirsiniz. Başarıyı isterken iç motivasyon şarttır ve hayal dünyanızın vizyonundan kadınların; pahalı arabaların, villaların, büyük ceviz masaların geçit töreni yapması ön koşuldur. Yoksa, insanoğlu niçin başarı istesin ve yorulsun ki! Kazanma isteğiyle dolu biri için tek gerçek kendisidir. Egosuna tutunur. İzzeti nefsine değil de egolarına tutunan insan hakkaniyet, acıma, empati duygularını kaybederek tüm enerjisini nefsinin isteklerine ayırır. “Kazanma Stratejileri”nde “Başkasından destek alarak başarmak, başarı değildir!” diye öğretilir.
31- Yenilgiler, içten kabul edilmedikçe kompleks yüklü zaferlere çevriliyor. Olmayacak duaya amin dememek, açılmayan kapıyı zorlamamak gerek… Sana bahşedilmeyen şeyi azmederek, savaşarak, bütün yöntemleri kullanarak, ona ömür vakfederek kazandığında bil ki hepsini kaybedeceksin… Bir iş hayırlıysa, insanlığa faydası olacaksa, yaptığınız işten şeytan üzülecekse zaten gerçekleşecektir. Kaderin defterini yırtıp, kendi cümlelerinizi yazamazsınız!
32- İnsana ait bütün kurgular “Kazanmak” üstüne yapılıyor. Kaybetmeden Kazanma Dini”ne dönüşen Kafamızda “Başaracağım!” düşüncesinden başka bir şey olmadığında gözünüz kimseyi görmez, zalimleşirsiniz.
33- Başarıyı isterken iç motivasyon şarttır ve hayal dünyanızın vizyonundan kadınların; pahalı arabaların, villaların, büyük ceviz masaların geçit töreni yapması ön koşuldur. Yoksa, insanoğlu niçin başarı istesin ve yorulsun ki! Kazanma isteğiyle dolu biri için tek gerçek kendisidir. Egosuna tutunur. İzzeti nefsine değil de egolarına tutunan insan hakkaniyet, acıma, empati duygularını kaybederek tüm enerjisini nefsinin isteklerine ayırır.
34-Kişisel Gelişim; kaybetmeyi ayıplıyor, hedefler gösteriyor, yöntemler verip saldırtıyor, nefsimizin köpeği yapıyor… Kazanma isteğimiz ve duygularımız olmasaydı, yenilginin ne olduğunu bilemeyecektik. Yenildiğimiz şey, kazanma düşüncelerimizdir. Kazanma düşüncesine yenilmeyin. İnanın kazanmak zorunda değiliz. Kulluğumuzun amacı bu dünyaya körleşip ahireti kazanmaktır.
35- Kişisel gelişim sektörü; vasıflı, namuslu, hakkaniyetli, işin ehli, fıkha uygun adamlar yetiştireceğine kısa zamanda voleyi vurduracak şeytani teknikleri öğretip aradan çekiliyor.
36- Kişisel gelişim; işi iyi giden tüccarların olduğu kadar, işi kötü giden tüccarların da çekmecesindeki biricik silahı oldu.
37- Kişisel gelişim kitaplarının en büyük tehlikesi, insanın nefsi istek ve arzularına yenilerek onlara hizmet etmesi, onların dilediklerini yerine getirmek için çabalayarak başka insanların yaşam haklarına kibar barbarlar gibi saldırmasıdır.
38- İslami kurallara göre; ticaret yaparken malının kötülüklerini söyleyip iyi taraflarını da gözle görülmesini sağlamak, alış veriş bittikten sonra da helalleşmek şarttır… İnsan ilişkilerinin ticarete döküldüğü bu çağda; kişisel gelişimciler “Dost Kazanma Sanatı” adı altında, herkese mal-mülk depolar gibi arkadaş biriktirmenin derslerini veriyorlar.
39- Aşırı istekler, arzu ve hevesler başarısızlığa uğradığında bizlere iki tür zarar verir: Ya sineye çekeriz ya da yıkılan egomuzdan dolayı saldırganlaşırız. Kaybeden bir insanın daha sonra eleştirilip, övgüden mahrum bırakılışı korkunçtur. Artık, önüne gelenin azarladığı, kulp taktığı, akıl verdiği biri olmuştur. Kaybedenin dışa dönük saldırganlığı bittiğinde iç savaş başlar. Hataları ve günahlarıyla bir başına kalarak intihar duygusuyla tanışır.
40- Yenilgilerimize, modern psikolojiden mazaretler bulacağımıza “Ben elimden geleni yaptım ama olmadı, başaramadım, demek ki hayırlısı buymuş…” dersek daha insani olmaz mı! En azından bu cümleyle Allah”ın gözüne girip bazı günahlarımızdan arınmış oluruz.
41- Hayatta kalmanın en büyük stratejisi gerektiği zaman geri adım atmaktır. Bazen olmayacak yer ve zamanlarda akla gelmeyecek aksilikler peşimizi bırakmaz ama biz bunları başarımızın önündeki engeller olarak görüp inadımızı sürdürürüz. Belki de sonu kötü bitecek bir işten Allah bizi korumaya çalışıyordur, bunu nereden bilebiliriz!
42- Kişisel gelişim kitaplarında din veya ahlâk kuralları gözetilmiyor hatta onların aşılması daha hoş karşılanıyor.
43- Sıradan olmak, herkes gibi bir hayat yaşamak bu çağın kabusu sanki! Çoğunluğa uyan, marjinal fikir ve davranış biçimlerine sahip olmayanlar aşağılanarak nefisleri kırbaçlanıyor. Hepimiz, yarı tanrı olmaya aday antik Yunanlılar gibiyiz…
“Kazanma arzusundaki kişilerin, içlerinde korkuya dair ne varsa öldürmesi, tüm ayıp ve toplumsal korkularından arınması gerekirmiş…” Bizi insan yapan, kul eden, haddimizi bildiren, canavar olmamızı engelleyen korkularımız ayıplanarak çıkartılıp atılıyor. Ahlâkın da ayak bağı olduğu söylenince temiz bir vicdanla her şeyi hak ettiğimize inanıp saldırganlaşıyor ve kişisel gelişimin barbar askerlerine dönüşüyoruz.
44- Mutluluğun, “Başarı” ya endekslendiği kişisel gelişim ahlâkında insan olabilmek, empati yapıp başkalarını düşünebilmek, en önemlisi vicdanınızı koruyabilmek imkansızdır. Evren ve dünya ilahi bir senaryodur, orada roller dağıtılmıştır: Kimi baş olur, kimi emir kulu olur, kimi köle, kimi efendi, kimi zengin, kimi fakir olur… Bütün işleri başaracak değiliz, hep kazanmaya gelmedik. Bir şeyden vazgeçmeden onu kazanamazsınız. Kendinizden ve sevdiklerinizden vazgeçin ki onu kazanma şansınız artsın.
45- Lütfen piyasadaki “Vücut Dili” ve “Kişisel Gelişim” kitaplarına bakınız. Hemen hepsinin özü; dik yürümek ve kendinden emin görünmek üzerine kurulu. Kendinden emin olamayan kompleksli insanlara yine de eminmiş gibi davranmanın yollarını öğretiyorlar. Saçmalık bununla da bitmiyor. Aynı zamanda karşınızdaki insana da “Kül Yutmamanın Reçeteleri ” yazarak onları savaşa hazırlıyorlar. Düşmekten korkan bu insanlar yükselmek için reçete kitaplar okumaktan bıkıp usanmıyor!
46- Kedinin ve köpeğin bile, kendi pisliklerini örttüğü bu dünyada bizler kendi günahlarımızın belgeleri olan “Kişisel gelişim ” kitaplarını, kasetlerini nasıl üretip, basıp, insanlara ulaştırabiliyoruz!
47- Söyler misiniz lütfen; “İçimizdeki Güç”ü ve “Yüce Ben”i “Sevgi” numarasıyla, Allah”tan korkmayıp yirmi dört saat kutsarsak, nasıl O”nun yüzüne bakacağız, hayvan gibi bencilliğimizi geliştirirken ümidimizi nasıl bu kadar ayakta tutabiliriz!
48- Şeytanın dervişleri kişisel gelişimcilere göre; semavi dinler insanları mutsuzlaştırıyor, tüketime engel olduğu için depresyona sürüklüyor. Oysa hep başarıya, kazanmaya kilitlenmiş tüketici modern insan “Rızık ve yarın korkusu”yla teker teker çıldırıp gidiyor.
49- Adam gibi hayal kuran bir kişi kalmadı. İsteklerimiz, hayallerimiz bizi aşan psikopatik biriktirme hırsıyla ambalajlanmış. Bütün samimiyetiyle yemin ederek, “Kral ya da Başbakan olmak istemeyen ” birine rastladınız mı hiç!
50- Kapitalizm, performans yönetimi, başarı sanatları, kişisel gelişim koçları ucuz market kitapları ve küçük reçetelerle hepimizin “Başbakan ya da Kral” olmak için yeterliliğimizi fısıldayıp inandırıyorlar.
51- Mutluluk ve Zenginliğin gücüne tapanlar, elimizden “Yaşadığımız hayattan memnun olmak” erdemini aldıklarından beri insan olarak kulluğumuzu unutup isteklerimizde haddimizi aştık.
52- Kapitalizm Çağı”nda her şey pazarlama olduğu için satışları arttıran, çeken, büyüleyen, ürün ambalajlama sanatı, gövdesine tutunan, kendi vücudunu da fabrikasının, dükkânının bürosu gibi döşeyen tipler peydah oldu.
53- Giyimi iyi olan bir insanın saygıdeğer olmasını hangi bilimle temellendiriyorsunuz! Halifemiz, Hz Ömer; ümmetin parası çar çur olmasın diye dokuz yamayla dolaşırdı ama Roma kumandanları onun karşısında titrerlerdi!
54- Elbisemizdeki yamalar namusumuzun, haysiyetimizin madalyalarıdır! Takının, Altının, ipeğin, gösterişin yasak olduğu İslam dinine bağlı bu çocukları, niçin “Kişisel Gelişim” adı altında, şeytanın arkasından koşturuyorsunuz! Şimdi sanatçının, alimin karnını doyuramayanına “Başarısız Entel ” diyorsunuz! İpekli kravatlarınıza bakmaktan, ilmimizin madalyaları olan yamalarımızı göremiyorsunuz ki!
55- “İnsan, tıraşı bile kendisine saygısı olduğu için olurmuş…” Tabii; sakalı sünnet olduğu için uzatmazsanız, tıraşı da kendinize olan saygıdan olursunuz, haklısınız : )))
50- Bizim buralarda “Çulu değişti ama eşek aynı eşek!” diye kişisel gelişim karşıtı bir laf vardır. Hatırlatayım da içimde kalmasın! Biz içimizi böyle temiz tutuyoruz… Sizin gibi şeytanlara “Şeytan!” diyerek : )))
Peygamberlerin; siyah gözlükleri, son model arabaları, düzgün fizikleri yoktu ama onlar, sağlam ve faydalı öğretileriyle binlerce yıla damga vurdular. Karşımızdaki insanlara ve kendimize güven veren çulumuzla psikolojimizi kurtarmanın aptallığına “İmaj” dediğimiz günden beri sahtekâr ruhlarımızla günahkarlıklarımızı çoğaltıyoruz.
56- Cebinde beş kuruş olmayan adamlar; telefon markalarını, kiralık araba ve pahalı giysilerini sahte çek gibi kullanarak ticari, duygusal dümenler çevirip günlerini kurtarırlarken kaç safın canı yanıyor, Kimbilir!
57- Peşine düştüğün dava ne kadar büyükse, sen de o kadar yaralanırsın. Toz, toprak içinde kalırsın. Yüzün sürtünür. Dalga geçerler, alay ederler, taşlarlar. Doğru bildiği yolda durup dinlenmeden direnenler bir gün elbet kazanırlar. Hep kazandılar. Hep kazanacaklar.”Bende karizma yok abi.” diye kandırma kendini ya da “Sende karizma yok.” diyenlere kulak asma, işine bak.
58- Beyinde akıl olsaydı bu kadar çalışır mıydı : ))) Hindistan”da beyninin % onunu, on beşini kullanmayı beceren gurular incir ağacının altında medite olmuş, suya bakıyor. Ya siz! % üçle beşle gece gündüz elinizde çek senet koşturup duruyorsunuz! Modern dünya, bilemediğimiz konular hakkında sesli olarak geviş getirmemize “Yorum” diyor…
59- “Konuşmalarınızda yenilmeyin, cahil göründüğünüz an güven kaybına uğrarsınız, kimse kendisinden güçsüz birini dinlemek istemez, oysa siz daha fazla bildiğiniziz ispatlayamazsanız karşınızdaki müşteriyi kaybedersiniz…” diyor… Bakalım Nur Suresi 21. ayette Allah ne diyor: “Ey iman edenler! Sakın şeytanın izinden gitmeyin. Her kim şeytanın peşinden giderse bilin ki o kendisinden hep fena, çirkin ve meşru olmayan şeyleri yapmasını ister.”
60- Gaybı bilmek değil, gaybı deşifre etmek, pazarlamak yasaktır. Bilmemek rahatlıktır ama bilmenin yükünü çok az insan taşıyabildi. Bugün herhangi bir köşe yazarı yılda üç yüz makale yazar ve biri tutunca, elindeki kutsal fotokopilerle: “Bakın ben söylemiştim!” diye kanal kanal gezerek kahinliğini ispatlayıp fiyatını arttırmanın yolunu arar. Kişisel gelişimciler, stratejistler, politikacılar ve köşe yazarlarının hemen hepsinin avuçlarında sakladıkları bir sır var…
61- Sır sahibi kişilerin ” Reyting rekortmeni ” olduğu bir gezegende diğer insanlar çantalarındaki dolarlarla onların peşinde geziyorlar. “Sırrım var!” diyen, köşeyi bir gecede dönüyor.